DEĞİŞKENİN
ÖLÜMÜ

Bir matematik model kurmak yaşama.
Birer denklem kurmak:
bir çocuğun doğuşuna,
bir ağacın sallanışına,
bir yerlerdeki son soluğa,
ve
bir geminin burnuyla oynaşan yunusa,
Her birine birer denklem.
Değişkeni düşünmeye gerek yok.
Her yeri karalı bir kağıdın boşluklarını doldurmak.İşte değişken bu.
Ama bağıntılar çıkar ortaya,ama "O" değişkene değer arar insan belleği,bir değişmeyen değer.Oysa değer kazanan değişken varoluşunu değiştirir,özel koşullarda da olsa.
Artık sayıların,sayı yerine geçen harflerin sonsuz göklerinde uçamaz "o".
Bağlanır bir değerin kötürüm koltuğuna,evreni sonsuz boyutlar arasında sıfır boyutla seyreder.
İnsanoğlu,işte o an saygı duyar bu özgürlüğünü yitirmiş,bu kaskatı donmuş nesneye.
Kabullenemez oysa değişkeni seven adam;karşı çıkar bu acınası ölüme.
"İşte durduramadığımız zaman var ya,koşulların değişkenliği var ya"
Oysa bitmiştir oyun.Fonksiyonların bulutsuları arasında bir noktacıktır artık "o".Hareketsiz,umutsuz,çakılı.
Günün birinde bir sivri akıllı çıkar da rastgele "o" noktanın koordinatlarını verir ya da buldurmaya kalkarsa -anımsanır belki saygı değer.-
Bilinmez,günlerden başka bir gün biri belki "o"nu anar:
"O da bir an sonsuz zamanlı,sonsuz mekanlı evrende,katlar arsında dolaşır,'yüzeyleri-hacımları-varlıkları' çizerken, amacı olmamasına karşın kurallar da yaratırdı. "
Ancak kurtulamaz artık "o" bu mezardan.Koordinat sistemini kaydırmakla,sistemlerin niteliğini değiştirmekle de kurtarılamaz.
Artık bir değer,bir bedel kazanmıştır,demek ki çakılı kalmıştır değişmez bir konumda zavallı!
Ve her an orada olacaktır.El altında,göz altında.
Mutlaka somut isteyen insanın kurbanı olmuştur.
Ve öylece:
Dönüşsüz
Değişimsiz
Acıklı
Acımasız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder