ONUR ŞENLİ - 2 -

========================================
AGORA MEYHANESİ VE ONUR ŞENLİ KARDEŞİM
========================================
DOSTLARIM,
Değerli kardeşim Oktay Dikmen ''Agora Meyhanesi''nin gerçek öyküsünü gönderdi.İzniyle aşağıda paylaşıyorum.
Ben de bazı katkılar yapmak istedim:
( Oktay Dikmen: Çok değerli Çocuk Uzman Doktoru, Ege Üniversitesi emekli Öğretim Üyesi,Prof.Dr.)
---------------------------------------------------
GÜNAYDIN OKTAY KARDEŞİM,
AGORAYI GEÇİNCE İKİ ÇEŞMELİK'E ÇIKAN SOKAĞIN BAŞINDA MAHALLE KAHVESİ VARDI.ARADA ORAYA GİDERDİK.KOMİSER AYDIN DA GELİRDİ.
BİLİRSİN VEYSEL ÇIKMAZINDA,CİCİ PARKTA,KESTELLİDE ,NAMAZGAHTA,DÖNERTAŞTA...6-7 MASALIK MEYHANELER VARDI.SUNDURMALARINDA İKİ MASA,AŞAĞIDA ÜÇ-BEŞ MASA.ÇOĞU ŞARAPÇI İDİ.MEZE ÇEŞİTLİLİĞİNE,LEZZETİNE İLİSTANBULUN ÜNLÜ YERLER
ELLERİNE SU DÖKEMEZDİ.
HİÇ BİRİ AGORA MEYHANESİ ADI TAŞIMIYORDU.VEYSEL ÇIKMAZINDA ENİŞTE VE FERİT..CİCİ PARKTA ALİNİN MEYHANESİ..DÖNERTAŞTA KOKOREÇÇİ NECMİ GİTTİĞİMİZ YERLERDİ
''AGORA MEYHANESİ''ONURUN BULDUĞU HAYAL ADIYDI.
ANLATIRKEN AGORADAKİ MEYHANELERDEN BİRİNDEN SÖZ ETMİŞTİR.1958 MAYISINDA ''UFUK'' SANAT-DÜŞÜNÜ DERGİSİNİ ÇIKARMAYA BAŞLADIM.1960 HAZİRANINDA TARİHİN OLDU.8 SAYFALIK DOPDOLU BİR DERGİYDİ 1959'DA ONUR ŞİİRİ BİTİRİRKEN BERABERDİK.DEDİĞİN GİBİ ÇOK ÇOK UZUNDU.BIRAKSA DAHA DA UZUYACAKTI.ÇOK İSTEMEME KARŞIN ''UFUK'' İÇİN DE UZUNDU.BİR BÖLÜMÜNÜ NECDET YAZAR BESTELEDİ,GÖNÜL YAZAR OKUDU.TELİF İSTEDİK.GÖNÜL YAZAR ONURU BÜYÜK EFES OTELİNDE KONUK ETMEK İSTEDİ ELBET GİTMEDİ.
ONURU BİZİM NAMIK KEMAL LİSEMİZDEN DE ANIMSARSIN.
SEVGİM VE ÖZLEMİMLE.
---------------------------------------------------------------------
OKTAY DİKMEN
Yazımı paylaşman bana onur verir.
Yazın beni geçmiş günlere götürdü.
Rahmetli Onur bir gün beni aradı. Hıncal Uluç bu şiirle ilgili bir yazı yazmış
-Oktaycım yazı gerçeği anlatmıyor hikayeyi en iyi sen biliyorsun. Ben senden bahsederek bir mektupla tekzip edeceğim dedi
Sonra da bir kaç gazetede benden bahsederek hikayeyi benim bildiğimi söylemiş.
Bu nedenle ben bu yazıyı yazdım.
------------------------------------------------------------------
AGORA MEYHANESİ
1960 yılı başları idi.Tıp fakültesinde öğrenciliğimiz sürerken; bir grup arkadaşla birlikte NEŞTER ismli bir kültür,edebiyat dergisi yayınlıyorduk.
Onur Şenli sınıf arkadaşımdı. Esmere yakın koyu tenli,oldukça zayıf, çok az konuşan konuştuğunda duygusallığı ve kültür birikimini hemen fark ettiren Ancak; çoğu zaman sessiz, kendini gizlemeğe çalışan çok hoşgörülü bir kişilikti. Fakültede derslere çok ilgi duymasa da edebiyata özellikle şiire çok ilgili olduğunu biliyordum.
Günlerden bir gün Neşter dergisinde yayınlanmasını istediği bir şiirini bana verdi.
Şiir '' NİGHT-WİNE AND LOVE '' başlıklıydı. içinde şiirin müziğine ve romantizmine çok uymayan argo kelimeler taşıyordu. Ve de çok, çok uzundu. Bu uzunluk şiirin o güzel müzikal ritmini ve lirizmini bozuyordu.
Onur'un o engin hoşgörüşüne sığınarak; şirin kısaltılması, başlığının ve bazı kelimelerin değiştirilmesinin çok iyi olacağını söyledim. Ve bunu yapabilmek için kendisinden izin istedim.
-Ne istersen yap serbestsin dedi.
Sözlerinde ve ses tonunda: kızgınlık, kırgınlık ve de bir sitem var diye düşünerek.
-Seni kırdım galiba deyince:
-Sen değil beni 'o güzel gözlü,hırçın esmer kırdı.' dedi.Rahatlamıştım. demek bir şaire yapılmaması gereken teklifime kızmamıştı. Kırgınlık ve küskünlüğünün nedenini öğrenmek ısrarım üzerine de hikayeyi anlattı.
Civar illerden birinde istasyon şefi olan babam ile İzmir Basmane istasyon şefinin lojmanına bir bayram ziyareti için gitmiştik. O güzel gözlü,esmer kızı ilk o gün görmüştüm.Ziyaretimiz uzayınca konuşulacaklar tükenince; ailelerimiz her ikimizin seslerinin güzel olduğunu bildiklerinden olacak bir yetenek yarşması yaptırırcasına bir birimize, bir diğerimize Türk müziğinin en romantik şarılarını arka, arkaya okutturdular. Şarkıları birbirimizin gözlerini içine bakarak söylüyor, her şarkıda biraz daha bir birimize yaklaşıyorduk.
Eve döndüğümde sarhoş gibi idim. O gün sanki o kızın gözlerinde kaybolmuştum.
O günden sonra her gün istasyona gidiyor, kızın okuldan dönüşünü,lojmana girişini gözlüyor, bazende lojman merdivenlerinde küçük kaçamaklarla birbirimize sokulup söyleşebiliyorduk.
Artık tüm dünyam, tüm yaşamım, herşey, herşey onun gözleri,onun sesi, onun gülüşü idi.
Dünya gök kuşağının yedi rengine bürünmüş, Gökyüzünde aşk şarkıları çınlıyordu.
Sonra... günlerden bir gün her şey bitti. O güzel rüya son bulmuştu.
O gece param oldukça gidebildiğim; o küçük Agora Meyhanesindeki bir masaya (sen iyi tanırsın) Aydın ve Muammer'le birlikte oturduk. Her zaman olduğu gibi şaraplar geldi. Şaraplar, efkarı,romansı hüznü de beraberlerinde getirdi. İçtik, konuştuk. En çok ben konuştum. En çok da ben içmişim ki eve dönünce; terk edilmişliğin hüznünü, kırgınlığını,içimin acısını oturdum yazdım.
Agora meyhanesi bir gençlik aşkının sona erişi, tüm dünyayı güzel bir kızın gözlerine sığdıran bir romantiğin terkedilmişliğinin acısının şarkısıdır.
Yıllarca diller de söylenecek, söylendikçe sevgili Onur 'un ruhunu şad ettirecektir.
Not:
Şiir ilk olarak kısaltılıp ve hafif değişiklerle Neşter dergisinde yayınlanmş, oradan alıntı yapılarak yayılmış ve bestelenmiştir.
----------------------------------------------------------------------
İRFAN TAN :
ELBETTE ÖYKÜYÜ BİR KAÇ KEZ AYNI BİÇİMDE ONDAN DİNLEMİŞTİM.NEŞTER YANINI SENDEN ÖĞRENDİM.SANIRIM BAZI BİLGİLERLE TAMAMLAMIŞIMDIR.
EDEBİYAT HOCAMIZ FUAT EDİP BAKSI'NIN ''BİR BAHAR AKŞAMI RASTLADIM SİZE'' ŞİİRİNE DE NE KÖTÜ
ÖYK ÜLER UYDURMUŞLAR.ONLARI KISACA YANITLAMIŞTIM.3 YIL ÖNCE.ŞİMDİ DAHA GENİŞÇE YENİDEN YAZMAM GEREKECEK.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder